Salı, Eylül 22, 2009

İLHAN İREM'DEN


 Bu yazıyı büyük usta,çok sevdigim,İlhan İrem hakkında yazmak istedim.biyografisinden ya da sanat geçmişinden bahsetmek istemiyorum,bu bilgileri edinmek isteyen  internetten kolayca ulaşabilir;hakkında yapılmış bir sürü site,haber var..ben bunlara değinmek istemiyorum,belki bir gün onu da yaparım ama bugün bundan değil onun bende yarattığı etkiden,ona olan aşkımdan bahsetmek ve birkaç tane de şarkı sözü yazmak istiyorum en sevdiklerimden.. :)

Onun müziğiyle tanışdığımda kaç yaşımdaydım tam olarak hatırlamıyorum..çok küçük sayılmazdım ama.biz her yaz köyümüze gider,fındık toplardık.o zamanlar çok şenlikli olurdu bizim evin etrafı,harmanımız..hemen yanımızda eski aile konağımızda,büyük amcalardan biri otururdu ailesiyle fındık zamanı.Amcanın bizden büyük çocukları vardı,yani biz çocuktuk onlarsa genç..gençlik damarda ya babalarının arabalarında ya da ele geçirilen her hangi bir arabanın teybinde kasetler dinlerlerdi.işte böyle bir günün yaz sıcağında kulağıma  o çocuk halimle beni cezbeden,bir müzik gelmiş,çalan şarkının notalarının  hızı rüzgarıyla beni serinletmişti sanki!Çalan şarkı Don Kişot'tu.."yeldeğirmenlerine karşı Don Kişot muyum?uçuyorum durmadan ben pilot muyum?!"diyordu şarkı..çok hoşuma gitmişti!yaa ben bu sesi bir yerden tanıyorum dedim kendi kendime,demek ki daha önceden başka şarkılarını duymuştum belki yine abilerimizin çalan kasetlerinden?..
İşte ogünden sonra onu dinlemek,onun şarkılarını öğrenmek benim için bir düstur haline gelmişti!zamanla ne kadar albümü varsa topladım.o yetmedi plaklarına sardım,elimden geldiğince plaklarını topladım!bu süreçte o ortalarda yoktu,kayıptı sanki!ne gazetelerde artık ne de televizyonlardaydı kendi felsefesini yaratım süreci içinde belki bir inziva dönemindeydi..biz hep onu bekledik o dönemde.ben eskilerden,onun eski hayranlarından ona ait hikayeler toplamaya çalıştım aynı zamanda..o git gide büyüdü,büyüdü..tavrı büyüdü,müziği büyüdü içimde..ama öyle bir an gelmişti ki,onu görmek ve hayatımda bir kez bile olsa onu canlı dinlemek istiyordum artık!sonunda o da oldu :) bir degil iki kere hem de!hayatımın en güzel iki gecesiydi..inanılmazdı..

Kısaca böyle benim İlhan İrem maceram.yani epeyce kısa halidir bu!özetin özeti gibi..bana o gün ne yaptı ya da ben o gün nasıldım da böyle kapıldım ona bilmiyorum ama bu resmen aşktı ve hep öyle kalacaktı,bütün İlhan İrem sevenlere..ışık ve sevgiyle..   :))






 BEN DEĞİLİM

Yıllardan sonra,bu akşam ilk defa..

Anılar içinde başbaşayız seninle
Yıllanmış mektuplar,sararmış resimler
Hepsi de birer birer gözyaşlarım gibiler
Dokunmayın bu akşma gözyaşıyula dloyulum 
Artık resimlerde kalmış bir sevdanın kuluyum..


Hayır ben değilim,ben olamam yanında ki
Hayır ben değilim,yanı başında ki
Böylesine dopdoluyken bugün gözlerim
Nasıl da gülmüşüm şu resimlerdeki gibi

İçimden geliyor herşeyi yakıp yıkmak

Ne bir mektup ne bir resim hiçbir şey bırakmamak..
Bu akşam sana ait ne ne varsa yakacağım
Anılarla beraber bende yok olacagım..


-------------------------------------------------------------------------------
    DON KİŞOT

Sesleriniz cılızlaştı dostlar, yankılanmıyor
Yollarımız gitgide uzaklaşıyor
Mavi kubbeli bir odada, koro halinde
Bağırıp durmayın yeter, Daha çok ver diye
Veremem veremem veremem veremem
Bir kalbim kaldı
Veremem veremem veremem veremem
Onu aşk aldı
Veremem veremem veremem veremem
Adresim saklı
Veremem veremem
Gelmediğiniz orası kaldı
Yeldeğirmenlerine karşı Don Kişotmuyum?
Uçuyorum durmadan ben pilotmuyum
Yeldeğirmenlerine karşı Don Kişotmuyum?
Dilimde hep aynı şarkı
İdiyot muyum?
Seyretmesi keyifliydi dostlar, uzaktan sizi
Üç perdelik komedi, oyunlar bitti
Ne alkışlayın ne de ağlayın kapandı perde
Ne anladıysanız onu düşünün sadece
Veremem veremem veremem veremem
Bir kalbim kaldı
Veremem veremem veremem veremem
Onu aşk aldı
Veremem veremem veremem veremem
Adresim saklı
Veremem veremem
Gelmediğiniz orası kaldı
Yeldeğirmenlerine karşı Don Kişotmuyum?
Uçuyorum durmadan ben pilotmuyum
Yeldeğirmenlerine karşı Don Kişotmuyum?
Dilimde hep aynı şarkı
İdiyot muyum?
Yeldeğirmenlerine karşı Don Kişotmuyum?
Dilimde hep aynı şarkı
İdiyot muyum?
Yeldeğirmenlerine karşı Don Kişotmuyum?
Uçuyorum durmadan la la la laaaa..



--------------------------------------------------------------------------
    BİR YILDIZ

Akşam üstleri insanlar
Yorgun eve dönerken
Zaman sevmek için çok geç
Uyumak için se erken

Siyahlaşan maviliklerde
Bir sarılık
Bir yıldız görürüm
Boşlukların ortasında
Ağır ağır yanıp sönerken

Işıltılar içinde 
Tutsaklığı yaşarlar
Bana benzer göklerde 
Çivilenmiş yıldızlar

Işıltılar içinde 
Tutsaklığı yaşarlar
Sanatçılara benzer 
Göklerde ki yıldızlar 
Akşamüstleri rüzgarlar 
Deli deli eserken
Akşamüstleri yağmurlar 
Şakır şakır yağarken

Bulutların arasında 
Bir sarılık 
Bir yıldız görürüm
Boşlukların ortasında 
Ağır ağır yanıp sönerken

Işıltılar içinde 
Tutsaklığı yaşarlar
Bana benzer göklerde 
Çivilenmiş yıldızlar

Işıltılar içinde 
Tutsaklığı yaşarlar
Sanatçılara benzer 
Göklerde ki yıldızlar

Pazartesi, Eylül 21, 2009

Bayram Yazısı

Bir bayram yazısı yazmak lazım geç de olsa,kısa da olsa.herkesin bayramı kutlu olsun..nice bayramlara...
ben bu bayramı maalesef hasta yatağımda geçiriyorum,üzerinize afiyet gribe teslim oldum :( aldıgım ilaçlar biraz canlanmamı sağladı da ayağa kalkabildim.ve yarın (22Eylül) da dogum günüm!hasta hasta yeni bir yaşa girmek pek de eglenceli olmayacak ama umarım sabaha kadar daha iyi olurum..
herkese iyi bayramlar,mutlu tatiller.

Pazar, Eylül 13, 2009

Odamda anılar gitgide büyüyor ve düşüncem usul usul seninle buluşuyor..

SAMANYOLU
içimde ışıklı bir yağmur yağıyor
Ve gözümde mutluluk, bardaktan boşalıyor
Odamda anılar, gitgide büyüyor
Ve düşüncem usulca seninle buluşuyor
Açılıyor bulutlar, uçuşuyor yıldızlar
Ve başlıyor sonsuz yolculuklar
Samanyolu, sevgi dolu
Samanyolu, senle dolu
Samanyolu, sevgi dolu
Samanyolu en güzel akşamların sarhoşluğu
Bazı akşamlar beni terk eder de gider
Onsuz bomboş günler, bomboş kelimeler
Bazen de çıkar gelir, kederler de biter
Onunla ışıklanır, karanlık geceler
Geceler yavaşça gündüze varıyor
Samanyolu uyurken insanlar uyanıyor
Açılıyor bulutlar uçuşuyor yıldızlar
Ve başlıyor sonsuz yolculuklar
Samanyolu sevgi dolu
Samanyolu senle dolu
Samanyolu sevgi dolu
Samanyolu en güzel akşamlarin sarhoşluğu
Bazı akşamlar beni terk eder de gider
Onsuz bomboş günler bomboş kelimeler
Bazen de çikar gelir kederler de biter
Onunla ışıklanir karanlık geceler
Samanyolu sevgi dolu
Samanyolu senle dolu
Samanyolu sevgi dolu
Samanyolu..


İşte böyle demiş vakti zamanında bu şarkıyı yazan İlhan İrem.. samanyolunda yitip giden saman alevi gibi çarçabuk küllenen zaman...
Düşüncelerimin derinliklerinde hızla yitip giden anılar..zaman her şeyi silip alıyor,zaman hafızaları sanki resetliyor..insan ömrü boyunca ne çok şey yaşar ama yaşadıklarından ne kalır geride?en güzel şeyleri bile unutmaz mıyız günü gelince?..
Bugün hüzün günü..Pek seçilmese de karanlıkta,ömrün boşa giden günlerine, insanın boşa giden emeklerine bir ağıt töreni var bugün bu sayfada..sagular söyleniyor bugün burada..samanyolu yoluna katıyor her şeyi,selinde sürüklüyor.gözümde mutluluk(!) bardaktan boşanıyor,bardaklar kırılıyor; kalpler kırılıyor,eski çamlar bardak oluyor!Ve zaman yolu sessizce kendi yolunda akmaya devam ediyor,yollar bir gün ayrılsa bile zaman yolu hiç ayrılmıyor..o hep yerinde,tüm yaşananlara buğulu perdesini çekmeye devam ediyor usul usul...

Pazartesi, Eylül 07, 2009

KİTAPLARDAN NOTLAR-1

Az önce,yıllar önce tuttuğum bir defter elime geçti.okuduğum kitaplardaki altını çizdiğim cümleleri not ettiğim bir ticari broşür defteri :) eskiden beri severim ben böyle muhasebe defterlerini neden bilmiyorum.onlardaki yatay,dikey,tek,çift,renkli çizgiler yüzünden belki..muhasebeyi de hep sevdim aslında,hiç çalışmadan geçtiğim derslerdendi.bu defteri bir çeşit hayat muhasebesi yapmak için tuttuğumu hatırladım sonra.bir şeyler yazdığımı biliyorum ancak şuan o yazılar artık bu defterde yok,çünkü o sayfaları koparıp atmışım sanki hayatımdan atmak ister gibi..sanırım iyi de yapmışım.şimdi başka bir hayatın denizinde yüzmeye çalışıyorum pek bir şey değişmemiş gibi görünse de bir şeylerin değişimi için henüz erken sanırım..bekleyip görmek,yaşamak ve tatmak gerek.

İşte bu defteri bulunca,aslında bunun gibi bir sürü defterim vardı ama naaptım onları bilmiyorum,içindekileri buraya yazmak,sizlerle paylaşmak istedim.bu serinin ilk yazısıyla başlıyorum,iyi okumalar.


"Benim dilimden konuşabilen tek kişi sendin ama sen de bu dili tersten konuşuyordun!Bu aslında bizim ikizruhluluğumuzdan kaynaklanıyordu çünkü biz birbirimizin aynasıydık ve gerçeğimizi tam tersi yansıtıyorduk.Senin ruhun benin ruhumun aynadaki yansımasıydı.Bu nedenle,konuştuğum dili tersten konuşuyordun."


Sanki benliğimin bir yanı,hani olanca karmaşıklıklarıyla bir ağacın yaprakları karartıdan aydınlığa geçiverirler ve insan bir öğenin ışıltısına gömülüş tam olarak nerede başlar bir türlü çıkartamaz ya öyle,bir başka boyuta kayıveriyordu."
                         Vladimir NABOKOV/İnfaza Çağrı

                                                                    &&

 "İnsanlar iyiye doğru götürülemezler;ancak şuraya-buraya götürülebilirler.İyi,olgu uzamının dışında yatar."

"Yalnızca tinle üflenmiş boş bir balon  gibi ortalıkta gezinmek zorunda olmak utanç verici bir şey."

"Nedensel bakış biçiminin  baştançıkarıcılığı kişiyi "tabi ya-bu böyle olup bitmiş olmalı" demeye götürmesindedir.Oysa kişi şöyle düşünebilmeliydi:bu, böyle ve başka birçok farklı biçimde de olup bitebilirdi."
                              J.L. BORGES /Alçaklığın Evrensel Tarihi                                                                                                                                                            
                                                                        &&

"Tek bir insanın yaptığı,sanki bütün insanlar tarafından yapılmış gibidir.Bu nedenle,cennet bahçesindeki söz dinlemezliğin bütün insanlığı kirletmesi haksızlık sayılmaz."


"..........gerçeğin çoğunlukla bizim gerçek hakkındaki beklentimizle örtüşmediğini düşündü;kendine özgü bir mantıkla,belli bir duruma ilişkin bir ayrıntıyı önceden kestirmenin,onun gerçekleşmesini önlemek demek olduğu sonucuna vardı.Bu cılız büyüye dayanarak,sırf gerçekleşmesinler diye en korkunç ayrıntıları gözünün önüne getirdi."
                             J.L.BORGES/FİCCİONES,Hayaller ve Hikayeler

                                                                     &&



"Her şey nasıl da böyle göz açıp kapamadan gerçekleşiyordu.Mutluluk denen şey nasılda hemen bir  yol kenarında karşısına çıkıveriyordu insanın.Ne kadar güzel ve hoş,ne kadar da geçiciydi!"

"Goldmund şimdiye kadar sahip olmadığı,başkalarında görüp gülümseyerek geçtiği ya da imrendiği bir şeyi ele geçirmişti:Bir hedef.Bir hedefi vardı şimdi,belki bu hedefe erişecek,belki o zaman bütün savruk yaşamı yüce bir anlam ve değer kazanacaktı."

"Acı ve hazzın birbirine tıpkı iki kardeş gibi benzeyebileceklerini görüp anlaması,nedense harikulade bir sürpriz gibi kendisini şaşırtmıştı."

"Tanrı dünyayı kötü yarattı,bu dünyayı övmemiz için neden yok,kendisini de övmüşüm ya da yermişim umrunda değil pek.Dünyayı kötü yarattı Tanrı.Ama göğsümdeki ağrılarla barıştım,bu doğru.Eskiden acılara o kadar katlanamazdım,bazen ölmenin benim için kolay olacağını düşünmüşsem de,bir yanılgıdan başka bir şey değildi bu."


                                                       H.HESSE/Narziss ve Goldmund          

                                                                  

                                   

Pazar, Eylül 06, 2009

3.SEZON HAYAL AĞACI PART-1


     Yeni ve eğlenceli bir şeyler yazmayı ne çok isterdim şimdi.isterdim ki hayatımda her şey ne kadarda mükemmel,güzel,keyifli gitsin-de bende bunları büyük bir keyifle sizlere aktarayım seyirci..ama olmuyor işte..bir yerlerde bir yanlış var ama nerde hala bulamadım.ben miyim yanlış,karşımdaki insanlar mı bilemiyorum..nasıl emin olunur ki bundan?şöyle olmalı dimi mantık çerçeveleri doğrultusunda[o mantık da kimin mantıgına göre çerçevelenmiş o da ayrı bi mevzu ya neyse];zaman zaman ben yanlışımdır zaman zaman insanlar ,iyi ama peki hiç mi bu zamanlamalar ortak bir doğruya denk gelmez?!neden hep yanlışlar birbirini bulur da doğrular bulmaz ya da ben mi bulmayı beceremiyorum acaba seyirci??hep kaos,hep paradoks amaaa bu kadar da olmaz ki!!!
İşte tüm bu duruma rağmen,dizi serüvenimde bu eylül 3.sezon başlamış bulunmakta,sizler dizinin ilk iki sezonunu kaçırdınız gerçi ama üzülmeyin bu dizinin hiç öyle cazip bölümleri yok;ne heyecan ne aksiyon var!(o yüzden fazla heyecanlanma seyirci)bol miktarda trajedi ve komedi var,yani sonuç olarak trajikomik bir seyirde sanal haya(l)t aleminde seyirciye bulanmaya devam ediyor işte..
3. sezonun bu ilk bölümünü,klasik bir tavır eşiliğinde; kısa ama depresif ve agresif  bir konuşmayla açma gereği hissettim;dizi benim değil mi kardeşim istediğim gibi açarım!..
şimdiden hepinize iyi seyirler.
(NOt: resim bir sinema blogundan alıntıdır,çok beğendim bu çığlığı.. )

Perşembe, Eylül 03, 2009

Bugün MUtlu bir Gün olaBilirdi..

Bugün mutlu bir gün olabilirdi.Neden olmasındı ki?hafifti her şey,uzaklara uzanan güneş ışığı gibi öylece uzayıp gidiyordu sanki yaşam.Güzel,tatlı bir sarılık,hafif bir kırıklık vardı artık  güneşin renginde.Sonbahar geliyordu  işte yavaş yavaş ama sanki huzurla..seviyorum sonbaharı.sonbaharın yarattığı tablo ve bu tablodaki ışık  başka bir hiçbir mevsimde yok gibidir.Büyülüdür sonbahar.yazın sıcağından çıkıp uyandırır,yüzüne eser usulca..sizi bilmem ama beni alır götürür,benim bile bilmediğim bir yerlere.işte böyle bir gündü bugün de,mutlu sonla bitebilirdi;tüm pembe aşk filmleri,aşk romanları ve diger aşk saçmalıkları gibi..aşkın pembe renkle son bulduğu nerde görülmüş ki!neyse,boşverin zaten konumuz aşk değil..Hayat işte,ne tuhaf!..bir şeylerle mutlu olurken başka bir şeylerden ötürü mutluluğundan olabiliyorsun.hayatın anlık tatları ve yalanları bunlar.bizi bir çemberin içine koymuşlar,sürekli dönüyoruz "aynı noktalardan geçiyoruz binlerce kere,farklı yüksekliklerde".bir şekilde kendimizi tekrar ediyoruz;hep aynı şeylerle mutlu olup,aynı şeylerle mutsuz oluyoruz...ve ortaya çıkan şeye de yaşam diyoruz.
Ve itiraz ediyorum!her yaşamın ya da yaşanılanın bir adı varsa;alfabetik olarak sıralanıp benden habersiz arşivlenmesin artık ben artık arşiv yapmıyorum!

Pazartesi, Ağustos 31, 2009

İnsanlar bu blogları niye yapıyor yahu?!

bak işte bunu da anlamadım seyirci!niye anlamıyorum yaa,ben aptal mıyım?!biri geliyor aşk hayatından,yataktaki fantazilerinden,sevgilisini ya da onun gibi bişeysini nasıl götürdügünden,tenhada nasıl sıkıştırdığından,özel hayatının aslnda kimseyi ama kimseyi ilgilendirmeyen en ücra köşelerinden rahatça bahsediyor ve ne hikmetse bunlar da baya iyi pirim yapıyo blog aleminde?!sonra biri geliyor o konuda bu konuda ahkam kesiyor,ona buna döşüyor,tamam abi yap,döşe seni bir nebze anlarım;biri geliyor egosunun nasılda tavan yaptıgından,kendini ne kadar da sevdiginden bahsedip,tanıdıgı tanımadıgı insanlara bunu ispat yoluna gidiyor herrrr türlüü!...başka biri geliyor,ona buna akıl veriyo insan ilişkileri,kadın erkek ilişkileri ve daha nice ilişki hakkında..yahu kardeşim bu kendini ispat kaygısı,bu içini dökme,boşaltma,arındırma,saga sola reklam yapma kaygısı nedir?!tamam,belki böyle rahatlıyosundur ne bileyim egonu yükseltiyosundur,veya kendini böyle tatmin ediyosundur,mutlu olmaya rahatlamaya çalışıyosundur da biraz abartıyor olabilirmisin acaba bunları yaparken?!isteyen okusun,istmeyen okumasın tabi..bu da beni ilgilendirmez o da ayrı ama işte ben bu blog mantıgını,işlevini anlayamadım abi..bir blog bu amaçlar için mi açılır yoksa her türlü amaca hizmet mi eder,tamam bu bir günlük adı üstünde herkes canının istedigini yazar-da....bu mudur?yok abi ben anlamıyorum!

Pazar, Ağustos 30, 2009

Üstümde tuhaf bir yük var!...

Evet seyirci,üstümde tuhaf bir yük var...bir şeylerin ağırlığı var üzerimde ama ne oldugunu hala çözemedim?..tatilin bitip hızlı ve yorucu bir temponun yeniden başlayacak olması mı,evimden,ailemden ayrılacak olmam mı,yoksa biraz daha yaşlanıyor olmam mı bilemiyorum..ama bir yük var işte belki de ramazanın getirdiği uyuşukluk halidir kim bilir?.yahu kardeşim ben aslında boş boş oturmak istemedim ki!ne güzel bir sürü kitap okuyacaktım,ders çalışacaktım vs. ama yok yani yapamıyorum,olmuyor!biri bana büyü mü yaptı nedir Aaa!bir de şu blogu açtım üzerinde çalışırım;vay efendim edebiyattan döktürecektim aman da kendi yazıtlarımı pardon yapıtlarımı ortaya koyacaktım..pööhh!ortaya koya koya kardeşim,iftar sofrasındaki iftariyelikleri koydum!!ayıptır söylemesi nerdeyse"her güne bir tatlı "şeysine girdim.yani kendime ölee bi amaç belirlemiş gibi oldum kendiliğinden ve böylece ortaya ancak; tavukgöğsü,irmik tatlısı,bilmukabil sütlü irmik tatlısı gibi {övünmek gibi olmasın:) }nefis tatlar koydum işte senin anlayacağın...bu da böyle bir durum işte..üstüne üstlük bu akşam ne oldu dersin seyirci?!iftardan sonra;arkadaşlarla sürekli takıldığımız  biricik mekanımız olan millet bahçemizde çay içmeye gittik efendim..daha oturduk-oturmadık derken şşaaaappppıırrttt!!diye bir sesle irkildim!ne oldu dersiniz?!bahçedeki ağaçlara tünemiş ve karanlıkta seçilmeyen,haddini bilmez bir kuş tarafından gafil avlanmak suretiyle hayvanatın pisliğini üzerimde buluverdim!!yaniii olacak iş miydi şimdi allaaseen?!bir de benim şansımadır muhtelif aralıklarla bu olay benim "üstüme-başıma" sürekli ceryan etmektedir nasıl oluyorsa onca kişi içinde??!arkadaşlar sağolsunlar beni şanstır yok efendim kısmettir falan gibi saçmalıklarla teskin etmeye çalıştılar da olayın şokunu atlamam fazla uzun sürmedi.dedim ya zaten alışığım ama oraya gitmekten beni bu tür olaylar hiçbir zaman caydıramamıştır,caydıramayacaktır :)) işte böyleee seyirci...bir pazar gününün de böylece sonuna geldik.yayında ve yapımda emeği geçen herkese teşekkür eder,iyi geceler dilerim.

FINDIKLI BİR PAZAR GÜNÜ

Merhaba sayın seyirci,sıkıcı bir pazar gününden sesleniyorum size..ramazan dolayısıyla zaten kapalıyız,bir de günlerden pazar olunca  hayat hepten off moduna geçiyor buralarda kardeşim!.naaptın bugün abi?hiç!şöyle ki saat bir de kalktım kahvaltısız bir güne..sonraa efendime söyleyeyim evin içinde dolandım durdum öle boş boş.sonra biraz bir şeyler okudum,notlar aldım.yattım yuvarlandım aman yarabbi o da ne?zaman bir türlü geçmiyor!kardeşim yıllardır su gibi geçip giden,arkasından koşturmak için perişan olduğumuz,yitirdiğimize acıdığımız ,üzüldügümüz onca kayıp zaman ekranda kayıp giden oyuncu adları gibi öleeee melül melül geçerken,sanki bu aralar o durmaz zaman durdu ve ne olduysa oldu...dogal olarak hayat da tabi!ya da en azından bana öyle geliyor..ya da benim hayatımda şu aralar bir durağanlık var bana bu yüzden zaman durmuş gibi geliyor?!anlamadım kuzum..benim gitmem gerek seyirci..niye diye sorma!zira buralarda fındık mevsimidir,toplamadır,kurutmadır,seçmedir kaldırıp bi daha toplamadır ve işler seni bekler buralarda bir çocuğun kardeşini beklemesi gibi!amma şiirsel ve duygusal oldu :)
yani sözün özü seyirci işim var,fındık işi..gidip onlarla kucaklaşmak,tarihin seyrine başka bir yorum katmak,fındıgın seyahatine ben de katkıda bulunmak zorundayım..hepinize fındıklı mamülleri iyi tüketmeler diliyorum,afiyet olsun :)

Pazar, Ağustos 23, 2009

NOKTÜRN YAZISI:SisLerin içiNde RastGele bUluşuYoruz..





"Ellerim senden ötelere uzanır,seni yakalayamam bir türlü...."


Ne güzel bir gece yine sislerin ötesinden çıkıp gelen..bir şey vaad eden ama ne olduğu bilinmeyen karanlık perde,perdelerin en güzeli;gece..binbir hayatın arka planında kalan pek çok şeyin gizli saklı kaldıgı anların canlandıgı bu simsiyah perdede bir rol de bana verdiler..ben bu rolü en iyi şekilde oynamak için elimden geleni yapıyordum.tamam oscarlık bir oyun sergileyemedim ama "en iyi yardımcı kadın oyuncu" ödülünü hak ettiğime inanmıştım ki,bu trajikomik oyunun bilmem kaçıncı perdesinde, bambaşka bir rol için yazıldığımı gördüm bu gece;ben sislerin ötesinden uzağa uzanmak istedikçe senarist ve dublörler her şeyi alt üst edebiliyorlardı işte böyle!..en yakın,sana en uzak olabiliyor bir anda.perdeler alkışlar için kapanırken kimin kimden rol çaldıgına bakmaksızın gece aydınlığa kavuşuyor ve belki başkalaşan bu role uyum sağlamak için çok sancı çekiliyor..hepinize iyi seyirler..

Cumartesi, Ağustos 22, 2009

blogumun bir ödülü var :)



Eveet,benim henüz taze acemi eseri blogum bir ödüle layık görüldü efendim..beni bu ödüle layık gören "bevren"e teşekkür etmek istiyorum.bevrenin güzel bloguna http://bevren.com adresinden ulaşabilirsiniz.bu ödül olayı insanı çok fena gaza getiriyor ve mutlu ediyor birilerinin seni takip ettiğini,okudugunu,begendigini bilmek güzel..

Bu ödülü kazananların yapması gerekenler ise şöyle:

1) Sizi ödüllendirene teşekkür edin.
2) Sizi ödüllendirenin blog linkini yayınlayın.
3) Ödülün logosunu yayınlayın
4) 7 yaratıcı blogeri ödüllendirin
5) Bu 7 bloğun linklerini yayınlayın
6) Ödellendirdiklerinizi bundan haberdar edin
7) Kendiniz hakkında 7 ilginç şey yazın.


sanırım ben de 7 bloger yazamayacagım buralarda henüz yeni olduğum için zaten çok fazla takip etme şansım olmuyor ama begendiğim bir iki blog var memnuniyetle onlarla bu ödülü paylaşmak isterim :)

Neslihanın çikolata fabrikası http://neslihanincikolatafabrikasi.blogspot.com/
Bevrenin günlüğü http://bevren.com

Vee,sıra geldi hakkımdaki 7 ilginç maddeye;

1- Sanırım şuan hakkımdaki en ilginç şey o kadar seneden sonra ikinci kez üniversitede okuyor olmam.yani bu yaşta bir üniversite öğrencisiyim..bu arada öyle açıkögretim falan değil haa! :)

2- İlhan İrem'e aşk denebilecek kadar büyük bir tutkuyla bağlıyım.

3- Takıntılı biriyim garip takıntılarım var ama sanırım en en ilginci bazı tatları karışıtırıp yiyememek.örn.;sütlaç sevmem çünkü sütle pirinci aynı tencerenin içinde düşünmeme beynim izin vermiyor!

4- Tıpkı bevren arkadaşım gibi ben de çok acayip önyargılıyımdır.Tam da onun anlattıgı gibi ilk görüşte tepki! :)

5- Hepsini okumaya ayıracak vaktim olmasa da deli gibi kitap,dergi vb şeyleri alma,onlara ne olursa olsun sahip olmak gibi bir deliliğim vardır.

6- Bu biraz kadınca bir şey;yazın ayak tırnaklarıma oje sürmeden dolaşmaktan nefret ederim!

7- Çok unutkanım o kadar ki bazen sağıma dönsem solumdakini unutuyorum ve bu unutkanlıkla bu okulu nasıl okuyacağımı çok düşünüyordum ama şimdilik fena gitmiyor.

İşte böyle..





Çarşamba, Ağustos 19, 2009

EYLÜL'e doğru..

iştee bir eylül ayına daha girmek üzereyiz..eylül ayı demek sonbaharla birlikte gelen telaş,okul,sınav,kayıt,harç,kitap,defter vb. şeyler demek..birçoğumuzun aklına ilk etapta bunlar geliyordur eminim :) ama benim için bir manası daha var;doğum günüm!Eee yaş yavaş yavaş kemale erdi be sayın seyirciler!..geldik gidiyoruz yani!zaman ne kadar da çabuk geçti yahu?..ve biraz da boşa geçti be seyirci!...
kısa ama güzel bir istanbul seyrüseferinden sonra evimdeyim;aklımda eylül..güzel,serin,sarı,huysuz ve tatlı eylül..şimdi kitap okumak zamanı..şimdi geçmişi geleceğe kavuşturmak zamanı..şimdi biraz umut zamanı..artık usulca eylül zamanı..yeniden doğmak;yeni olmak zamanı..ve biraz da şiir zamanı..

eylüle kayan bir yıldızım,
ayakları yere basmayan haylaz bir yaprak.
savrulup durdum bunca zaman
aradığım sadece bir sığınak..

Cuma, Ağustos 14, 2009

"BİZ"DEN ALINTILAR

bu gece vakti yine uyku tutmadı..bende sizlere çok sevdiğim bir dostum sayesinde haberdar olduğum bir kitaptan bahsetmeye karar verdim: "Yevgeni Zamyatin-BİZ"..bu kitap fantastik tarzın ilk örneklerinden."distopik"bir geleceği konu almış..yani ütopya karşıtı.insanların adı yok,sadece numaraları ya da sayıları mevcut.bir nevi barkod gibi!insan bu gelecekte sayılardan ibaret bir"BİZ"e dönüşmüş..okumanızı tavsiye ederim.bende yeni başladım ama etkilendiğim yerlerinden alıntıları yazmak istedim:

"Biz,milyonlarca biz,her sabah,altı-teker şaşmazlığıyla aynı saatte ve aynı dakikada,yekvücut uyanırız.Milyonlarca biz,aynı saatte çalışmaya başlarız.Daha sonra,milyonlarca biz, yekvücut, dururuz.Ardından milyonlarca ele sahip tek bir beden gibi,çizelgenin gösterdiği anda kaşıklarımızı ağızlarımıza götürürüz..."
&&

"Mutluluk kesrinin paydası sıfıra indirilir ve kesir artık muhteşem bir sonsuzluktur."

&&

".......solumdaydı;sağımdaysa tanımadığım iki Sayı vardı:bir kadın ve bir erkek."

Cumartesi, Ağustos 08, 2009

isTaNbulda..

merhaba..istanbuldayım.bu güzel şehri ne kadar özlemişim..daha geleli birkaç saat oldu ama bu şehrin havasını solumak bile kendini ona kaptırmaya yetiyor..sanki hiç gitmemişim gibi,sanki hep burdaymışım gibi..sanki şehir beni tanıdı,sanki ben hep buraya aittim.. istanbul birkaç günlüğüne bile olsa tadını çıkarmaya geldim. :)


DİKKAT!acemi bir blogcu olarak kör topal bir şeyler yapmaya çalışıyorum ama beceremediğim şeyler var,bu konuda deneyimli olan arkadaşlardan yardım bekliyorum! :)

Çarşamba, Ağustos 05, 2009

MİSAFİR ODASI

Salondaki kırk kalpler sokağı hep ömür boyu yapılan yanlışlar gibi bizi buluşturdu yedinci kattaki üçüncü dairede.her zili basıp kapıyı açan tanıdık sima karşıladı yüzümüzü.girer girmez seyrettiğimiz aynanın önünde.adımımızı attık girdik içeri tereddütsüz..kimi yüzler vardı(olurdu)salonda solmuş.kimi bize dikerdi gözlerini,kimi tıpatıp bize benzerdi kırık kalplerimizin atışı kadar..biri bir şeyler ikram eder,bir diğeri efkar dağıtsın diye sigara tutardı kırık kalpler sokağının salonunda.biz hep aynı buruk,acı içkiyi içerdik.acımız bir öncekinden daha eksik kalmasın diye..bergamut kadar severdik işte.çaylar da gelirdi birazdan.biz hiç acele etmezdik kalplerimiz tamir olunsun diye..bir çay içerdik,bir tane daha..sonra bir çay daha..salon dolup taşardı biz içip içip,tükendikçe..sessizliğin kalabalığından boğulurduk ya bazen bu kadar çok olan başka bir şey var mı diye sokağın çıkmaz,çıkılamaz duvarlarına ağlardık!..bedenlerimiz derdimize dar gelir de sağımızı solumuzu kanatmadan dönemezdik geriye..(bedenlerimiz genişler mi bir yol bulup?)sığındığımız salondu...o salonun misafiri olduk.misafirlerin odalarının kutsallığına ait ne varsa biz de onlar gibi olurduk hatta demirbaşlar listesi kadar dokunulmazdık..aralarında bazen kıranların da orada olduğunu görürdük..hangi acıdan hükümle geldilerse...

Pazar, Ağustos 02, 2009

merhaba sevgili okurlar,tabi eger beni oralarda bir yerler de gerçekten okuyan birileri varsa! :)
saat gece 03:15.biraz dergi falan karıştırıp,uyku bastırınca yatmıştım ama yatağa yatınca ne hikmetse uyku falan kalmadı!bende kalkıp bilgisayarı açayım dedim..blogumu açtım sonra..bir şeyler yazmak istedim.gece ne kadar güzel..ne kadar belirsiz ve aynı zamanda ne kadar da korkutucu degil mi?..insan yatagında kendiyle bir başına kalınca düşünecek ne çok şey buluyor geceleri..tabi bunun sonucu olarak da uykusuzluk başlıyor!olsun.. ben geceleri seviyorum beni hep korkutmuş olsa da..hayat gece başlasa diye düşünürüm bazen..öyle olsun ki geceler bu kadar ürkütücü,bu kadar düşündürücü hatta bazen acı verici olmasın...kimimiz için böyle hayatlar vardır belki de..var evet muhakkak;hayatın geceleri başladıgı hayatlar..
gecenin tadı en çok,evde herkes uyuyunca çıkıyor!sessizlik,karanlık,uykunun agırlıgı altında uyuyanların sesi nefesine karışırken odamda binlerce seyahate çıkıyorum uçsuz bucaksız hayal aleminde..bazen gelmişten,bazen,geçmişten bazen de gelecekten hayaller belli belirsiz gözlerimin önüne geliyor ve ben o hayalleri terk edip uyumak istemiyorum..çocukluga,gençlige,mutluluga dair ne varsa hep orda!..bu gecenin özeti ne bilmiyorum ama şimdi içimden en sevdiğim şiirlerden birini yazmak geldi!sizlerle paylaşmak isterim.hepinize mutlu geceler..

Perşembe, Temmuz 30, 2009

ANlar üzerine..


Herkesin bir hikayesi vardır..hayat dediğimiz şey bu hikaylerden ibarettir.Kiminin hikayesi acı,kiminin ki tatlı,kiminin ki başarılarla dolu;kiminin ki sıradandır.Sıradanlık insandan insana değişir bir bakıma..bir öğrenci için derslerinden yüksek not almak sıradan bir şeyken bir başkası için tam tersi olabilir!ve belki aslında acı,tatlı,sıradan diye adlendırdığımız kavramlarda bu türden bir sıradanlık içeriyor kendi içinde...
Hayatı aynı anda pek çok kişiyle birlikte yaşadığımızın farkındayızdır elbet.Ama bu farkındalığı çoğu kez "kalabalık"olarak algılarız.Eve gideriz,ailemiz oradadır;küçük bir"kalabalık"..İşe gideriz,iş arkadaşlarımız oradadır;orta büyüklükte bir kalabalık bu ve dışarı,sokağa çıktığımızda,büyük caddelerde dolaştığımızda o kalabalıklar büyür,kocaman bir sele dönüşür..Yürürken kimse fark etmez o an yaşadığını çünkü yaşamak kavramı hayatın içinde sıradanlaşmış,sanki olağan bir şeye dönüşmüştür..Siz hiç yanınızdan tanımadığınız biri geçerken,onunla tam da o anda aynı şeyi yaşadığınızı,hikayelerinizin o an kesiştiğini,hayatın tam içinde olduğunuzu fark ettiniz mi?Sizin aklınızdan geçen onca düşüncenin benzerlerinin yanınızdan geçip giden yabancının aklından da geçebileceğini?..Hayatın içinde tanıdık,tanımadık bir sürü insanla nasıl da aynı hayatı yaşadığımız halde,ayrı hayatlarımızın var olabildiğini ya da olduğunu düşünmek,anlamak bunu o an fark etmek,insana kendini nasıl hissettirir?..
Yaşadığımız sürece tanıdığımız,tanıştığımız insanlar bir alınyazısıyla ya da ortak bir kaderle belirlenmiştir belki.Şuanda bile etrafımızda bulunan topluluğun ayrı birer parçasıyken,aynı zamanda aynı özelliklere sahipmiş gibi görünen bir bütün oluşturmaktayız..senin hayatın,benim hayatım,onun hayatı..bizim hayatımız..Bir yabancıyla aynı odayı paylaşmak,aynı sırada oturmak,aynı yolda yan yana yürümek..ben o anı yaşıyorken,o da kendi"o anı"nı yaşıyor ve kimse aslında birbirinin anı'nın nasıl bir "an" olduğunu bilemiyor ama bu farklı anı tam da aynı anda yaşıyor!..ve hayat böyle sıradan bir şekilde sürüp gidiyor.
Hayat sıradanlıkların,yaşanmış hikayelerin,yaşanacak düşüncelerin,olayların,tesadüflerin garip bir biçimde kurgulanıp bir araya gelmesinden ibaret gibi görünüyor..

Pazartesi, Temmuz 27, 2009

GİRESUNDA YAĞMUR VAR..

saat 20:23..iki gün aradan sonra Giresun yine yağmura sele karıştı sayın seyirciler.. yani burda gökten boşanan yağmuru ne bardakla ne kovayla ne de başka bir şeyle kıyaslayıp abartabiliriz,zira zaten yağmur kendini yeterince abarttı!!...bizim evin karşısındaki sokagın merdiveninde orta çaplı bir dere yine her zamanki yerini aldı,güldür güldür akmakta..şimdilik aktaracaklarım bunlar ;söz sizde.. :)

Cumartesi, Temmuz 25, 2009

YENİ HAYAT

bugünlerde yeni hayat diye adlandırdığım başlangıcın birinci senesi dolmak üzere..kendime yeni bir yol çizmek,yeni bir hayat yaratmak için başladıgım mücadelenin birinci yılı..bir şeyleri artık değiştirmeye karar verip benden yaşça oldukça küçük genç beyinlerle yarışıp,üniversite sınavı denen o illet sınava yenide girmeye karar vermiştim.vee sonuç;2008 ağustosunda bu zorlu sınavı bir kere daha kazanmıştım!şimdi bu yaşta, yine bir üniversite öğrencisiyim..işte benim yeni başlangıcım..umarım her şey daha güzel olur..

Cuma, Temmuz 24, 2009

sevgili blog!

sevgili blog!
merhaba..bu işle ne kadar sıkılmadan ilgilenebilecegim bilmiyorum ama başlamış bulundum işte..

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails