Salı, Şubat 16, 2010

Bİr veda Yazısı

2010 Vancouver kış olimpiyatları 12 Şubatta başladı.Benim bu olimpiyalarda en çok ilgimi çeken alan "Buz Pateni"..yıllardır takip ederim bu yarışmaları ancak son iki yıldır okul dolayısıyla pek takip edemiyorum.
geçmiş yıllarda büyük başarılar yakalamış,kendisine hayran oldugum birkaç sporcu var ancak çoğu şimdi bu sporu bırakmış durumda,artık yarışmıyor antrenörlüklük yapıyorlar..
Buz pateninde en sevdiğim sporcu ve gerek artistik gerek teknik anlamda çok başarılı olan Rus, Evgeni PLUSHENKO'dur.Benim gibi bu spora meraklı olanlar onu hemen tanıyacaktır :) Ancak şimdi sizlere Evgeni'den değil ondan daha önce buz pistlerinin starı olan bir isimden bahsedeceğim ki Evgeni de artistik anlamda bu sporcudan çok etkilenmiştir.

    1998 Nagano kış olimpiyatlarında üçüncü olan bu sporcu ; Fransız Philippe CANDELORO.
 Sanırım bu olimpiyatlarda kariyerinin en iyi derecesini yapmıştı.O yarışmada birinci olamamıştı ama bizim gönüllerimizin birincisiydi! :) İşte bi önceki yazımda onun Nagano'da üçünlüğü elde ettiği serbest program videosunu paylaşmak istemiştim ama masaüstü bilgisayarımın aziziliğine uğramıştım;bilgisayardaki  sorunu çözdüm ama bu seferde videoyu yüklemeyi başaramadım :( bu yüzden o  videoyu yayınlayamıyorum bu işi çözene kadar.. "şimdilik" bu son yazımla sizlere veda ediyorum bir süreliğine..

kendinize iyi bakın,hoşçakalın sevgili okurlar..

Cuma, Şubat 12, 2010

Bilgisayar,sayamazsa ben sayarım!

Bu son yazım mı olacak bilmiyorum,gitmeden bir şeyler yazmaya karar verdim ya,bunun arkasında durmalıyım :) Aslında amacım buraya bir video ekleyip,biraz bundan bahsetmekti ancak, kahrolası masaüstü bilgisayarımı açmayı başaramadım!Monitöründen bi türlü  hayat belirtisi gelmedi oysa o canım bilmem kaçlık kablo kendisine elektrik iletebiliyor ama bizimki saolsun "yok abi,ben almicam canım bu gece aydınlanmak,çalışmak istemiyor" dercesine inatla açılmadı ve  bu inat gece yarısı bu cansız varlıkla kavgaya tutuşmama sebep oldu.Onun inadı benimkinden daha inat çıktı ve sonuç olarak bende o kasada yüklü olan videomu sizlerle paylaşamadım..sanırım ekran kartının arasına para sıkıştı!neyse..şimdilik bu kadar,şu video işini halledebilirsem,bir yazı daha yazabilirim sanırım..
Bekleyin,pek yakında..

Perşembe, Şubat 11, 2010

Tatlı Tatilin Sonu :(

Eveeet,maalesef bir tatilin daha sonuna geldim seyirci..çok üzgünüm,hiç gitmek istemiyorum evimden ama bir yola başkoyduk ya artık,gitmek gerek!yol yine çağırıyor işte,dersler,okul,ödev,sınav ıvır zıvır vs yani  yeni bir koşuşturmaca beni bekliyor bahar yarıyılında..Yarın gece evimde son gecem..uzun bir süre daha buralarda yokum (yaklaşık iki ay).Nisanda bir kaç günlüğüne yine kaçar gelirim inşallah bir aksilik olmazsa.Okulda olduğum süre zarfında blogumla ilgilenebilcek miyim bilmiyorum açıkcası,çünkü derslerden,ödevlerden ve bi sürü saçma işten vakit kalmıyor bu işlere.. şimdiden veda etmek istemiyorum,son ana kadar yazmak istiyorum aslında birkaç gündür de pek bişi yapmadım ama bir şeyler yazmaya değer..burada olmayı seviyorum,beni birilerinin takip etmesinden,okumasından mutlu oluyorum,benim için sanki sırdaş ya da öyle bi şey oldu burda beni takip edip ,okuyanlar..Herkese teşekkür ederim,ilginiz ve yorumlarınız için.. :)

Pazar, Şubat 07, 2010

Sevgili günlük..

Yorgunum günlük..nasıl anlatsam bu yorgunluğu bilmiyorum.Ait olmam gereken yere ait değilmiş gibi hissediyorum kendimi.Burası,orası ya da başka bir yer hiç fark etmeyecek sanki nerede olduğum.Bir şeyler eksik, ama ne?Cevaplarını bir türlü bulamadığım sorular zihnimde bir yarış halinde bir ileri,bir geri aynı sularda kulaç atmaya devam ediyor hala..Hayatın felsefesi,akış şekli,dokunulmazlığı,kontrolsüzlüğü ona üstün gelme çabasını boşa çıkarıyor hep,o kendi bildiğini okuyor!Acaba o satırlarda yazan ve yaratıcısını hiç hayalkırıklığına uğratmayan gerçek ne?Bilmediğimiz ne var ya da anlamadığımız ne ki çok uzağındayız gerçeğin?...

Hayat ne taraftan akıyor?..

JOHNNY DEPP ,PRATES OF THE CARIBBEAN:ON STRANGER TIDES

Profilime göz atanlar bilir,koyu bir J.Depp hayranıyım.Yıllardır zevkle [ göz zevki dahil :)) ] ilgiyle,merakla takip ederim,tüm filmlerini izledim ve izlemeye devam ediyorum.En azından bu kadar sevdiğim adam hakkında bir yazı olsun yazayım istedim ve bir haber vermek istiyorum,Karaip Korsanları filminin meraklılarına duyrulur,ilk film "Siyah İncinin Laneti" ikincisi "Ölü Adamın Sandığı" ve sonuncu "Dünyanın Sonu" adıyla gösterime giren serinin 4.filmi geliyor!Seri 3. filmde son bulmuş gibiydi ama devamının geleceğine de dair bir kapı aralamıştı.ve şimdi bu aralıktan yeni film sızıyor:PRATES OF THE CARIBBEAN:ON STRANGER TIDES..
Film hakkında ilginizi çekebileceğini düşündüğüm bir kaç şeyden bahsetmek istiyorum;filmin yönetmeni bu son filmde değişmiş,daha önceki filmleri çeken Gore Verbinski yerine yönetmen koltuğuna bu kez mükizal tutkunu Rob Marshall oturuyor.Filmin senaryosu ise adına uygun orjinal bir senaryo yerine doğrudan bir roman kahramanı uyarlaması şeklinde düşünülmüş(Tim Powers'ın ünlü korsan kahramanı On stranger Tides)..Bu filmde Orlanda Bloom ve Keira Knightley'i göremicez çok şükür! :)

Son bir bilgi, bu yaz Hawaii Adalarında çekimlerine başlanacak olan film,mayıs 2011'de beyazperdeye gelecek..
Umarım öyle olur :)

Cumartesi, Şubat 06, 2010

ŞU BAHT


Aklıma gelmeyen işler yapıyorum.
Bir kapıyı aralıyorum ve..
bir curcuna,bir seyahat hali.

kimi kimde arıyorum
bir yere koyduklarımdan kalanlar
zamanı ve tadı üstünde..
öylece duruyor kıpırtısız.
bir yer var kimine göre bir
duvarın ardı kimine
göre bir soluk ötede
hiçbirimize yakın değil biliyorum.

kuytuların o bilindik uzak
köşesinde ıssız,tarifsiz.
fakat an gelir,
harfler yer değişir,kelime değişir.
öyle bir ruh halidir elbet halim.
gitmek yetmez bir vakit sonra
durmak icab eder.
kurumlu,paslı ve küçük
bir umud vaad eder rutubetten ıslak mekan
yeniden hayat der herhangi birşey
yeniden kül olur,duman olur,renklenir 
kıvılcım bekler başköşede
oturur yaktığı dikenli kaderin üzerinde..

bende başlar bilmem nerede biter.
terstir mekan,eşyanın kaderine.

Her GÜzel şeyin bir bedeli Vaaaarrrr!

Böyle bir şarkı sözü mü vardı?...tam hatırlamayadım ama sanırım buna benzer bişe vardı evet,neyse...
Her güzel şeyin bir bedel varsa bir sebebi de olabilir mi?bedel mi sebep mi daha sevimli?güzel bir şeyin bedelinin olması,pazarlık payı bırakmıyor mu elde edilecek güzelliğe??pazarlıkla elde edeceksen ne kadar güzel olabilir ki?..
bir güzellik için bedel ödemek..hep böyle değil mi zaten;iyi,güzel bir şeyi elde etmek için bi sürü bedel ödemiyor muyuz?..
şimdi sırada ne var?!...sebep?..güzelliğin sebebi?iyiliğin sebebi?mutluluğa "sebep olmak" var mı?......

Cuma, Şubat 05, 2010

oturumu kapat lütfen ceryan yaptı!

  Oturum açmaktan da sıkıldım,hangi konuda ne oturumu açacağım ki?tek oturumda yapılan sınavlara girmeye hazırlanır gibi bir ruhhali içindeyim vesselam..şöyle girsem çıksam ikibuçuk  bilemedin üç saatte her şey son bulsa,bu monoton zorunluluklar bitiverse..ahhh ahh hayat denilen,tarafımdan tanımlanamayan şey ne tuhaf,ne sinsii,ne huzursuz bir şey.. ne desem ki hakkında?kim ne diyebilir?kimi yaa hayat boktan der,sıkıcı der,idare eder ne biliim der kimi,ayyy çok güzel yaşamayı seviyorum der başka biri..ayy ben de seviyorum daa bakalım yaşamak seni seviyo mu, ya da beni?!püüff...kaç yaşıma geldim abi ben bu sorunsalımı çözemedim,tam çözecek gibi olurken bi baktım daha çok dolaşmış ipler!sahiden kimin elide bu ipler?..çekim yasası var dı bi de dimi?kim,kimi nereye çekiyo,çekerken ne hissediyo,nasıl oluyo da oluyo gibi sorularla sizin de kafanızı bulandırmak istemem ama bence kimse kimseyi çekmesin abi!beni biri çekince çok canım acıyo,sizinki de acıyabilir,demedi demeyin..

Dün gece bir film izledim,sinirim bozuldu!sabah kalktım,aynaya bi baktım;Aman yarabbi!yüzümde kocaman sivilceyle, uçuk arası (yine) tanımlayamadığım bir şey!..o korkunç görüntünün üstüne bi de canım acıyo dokundukça,aman yaa dedimm!bu ne şimdi?!hani uçuk çıkınca derler ki rüyanda korkmuşsundur,yok yahu ne alakası var  ne korkucam,rüya görüp görmediğimden bile emin değilim amaaa o film benim psikolojimi bozdu,ben yüzümdeki bu yamulmayı buna yorarım arkadaş..belki merak ettiniz neydi bu film,bu kadar etkilendin dediniz..anlatayım efendim,filmin adı KÖRLÜK.. Jose Saramago'nun aynı adlı romanından uyarlanmış.Romanı biliyordum ama açıkcası okumak için içimde bir merak hissi uyanmamıştı.İyiki de uyanmamış,filmi izleyip böyle olduysam okusam kim bilir nasıl olurdum ki ben okuduklarımın etkisinde daha çok kalırım..film gerçekten çok gerdi,yordu beni..kötü bir film oldugundan degil elbette,ama konusu ve mekanlar açısından biraz ağır bir filmdi.insanlığın ne hale gelebileceğine,aslında ne kadar da kör olduğuna ve bazı kavramları sorgulamaya dair çok çarçıpıcı kareler seriyor önünüze sıra sıra yönetmen ve yazar..ruhumun ayarıyla oynayıp,psikolojimi alt üst eden  sahnelerin  birkaçından bahsetmek isterdim ama bence eğer gerçekten merak ettiyseniz gidip bi zahmet izleyin zira yazmakla yeniden dengemi bozamicam,toparlanmaya çalışyorum hala!!ancak kısaca ana hatları vermem gerekirse olaylar bir adamın yolun ortasında birden bire kör olmasıyla başlıyor ama bu körlük karanlık degil tam zıddı aydınlık bir körlük..tabi ki daha önce örneği görülmemiş,tedavisi yok.bu körlük kısa zamanda bütün şehri sarıyor,herkes birer birer kör oluyor,bir tek kişi hariç;göz doktorunun karısı...ve olaylar bu kadın,doktor ve diğerleri arasında içinizi sessiz ve derinden acıta acıta gelişiyor..şimdilik aktaracaklarım bunlar,söz sizde..

Perşembe, Şubat 04, 2010

Bırakın düşünmeyi,bırakınca düşmüyor!

Saat sabahın dördü seyirci..bu saatte seyreden biri varsa tabi!yine uyku tutmadı işte...üstelik sabah erkenden kalkıp halletmem gereken işlerim var!..ne olacak benim bu halim?uyku düzenim fena halde bozuktu,tatil de üstüne tuz biber oldu..yattığım kalktığım saati bilmez oldum.bu uykusuzluğun bana tek faydası,bloguma saf bir bünyeyle hakim olma çabasıdır!..yatağa yatınca aklıma blogla ilgili bi sürü tuhaf fikir ya da yazma konusu geliyor,durum böyle olunca da madem uyuyamıyorum bari kalkıp şu bloğuma bakayım diyorum ve hemen hemen her seferinde de yazacak bir şeyler buluyorum ama ben artık sağlıklı bir şekilde uyumak istiyorum! :(
Aslında  şimdi güzel bir şiir yazabilsem şuraya ne iyi olurdu..ya da üşenmesem kitaplardan birini seçip,oradan güzel bir şiir yazıversem..diyorum ama yok yapamicam,çok üşendim kalkıp bi şiir kitabı almaya hatta vallahi yazmaya bile üşendim.. :)

                               "sonra düşünmekten vazgeçersin.
                                 aklın alır başını gider.." 

Düşünmek istemem şimdi..siz de düşünmeyin!bırakın zihninizi özgürlüğün tadını çıkarsın,bilinçaltı,bilinçüstü  ne varsa birbirine karışsın..uyuyun!rüyalarınız olsun nur topu gibi..
iyi sabahlar.

Barış'ın Evi

   Bugünlerde buradan çok fazla ölüm haberi verdim (bir tane daha hazırlıyorum) ya da yazdım gibi geliyor ama şubat ayının maalesef böyle bir anlamı var benim için;sevdiğim,değer verdiğim yakınımdaki ya da uzağımdaki pek çok insan hayatını şubat ayında kaybetti ne garip tesadüftür ki!Onlardan biri de Barış MANÇO'dur..bizim dönemin,bizden öncekilerin ve hatta bizden çok sonrakilerin bile hayatına dahil olmuş,müziğiyle,sanatçı kimliğiyle,arkasında bıraktıklarıyla eminim ki tüm bu kuşakların saygısını ve sevgisini kazanmış çok değerli bir sanatçıydı o..
Hepimizin hayatına,çocukluğunda veya gençliğinde illa ki bir şarkısıyla girip bir iz,bir anı bırakmıştır,hayatında.Benim de bıraktı elbette,hiç unutmadığım,ilk nerde duyduğumu hiç hatırlamadığım ama yıllar sonra yeniden duyduğum da "Aaa!ben bunu bi yerden hatırlıyorum?"dediğim bir şarkı; "Halhal"..dinlediğimde hala o günleri hatırlarım ve tatlı bir mutluluk sarar ruhumu :)
 1 şubat onun 11.ölüm yıldönümüydü..huzur içinde yatsın..ben de ondan bahsetmek istedim burada.ve geçen sene yıllardır merak ettiğim ama bir türlü görme şansı bulamadığım Moda'da ki evini tesadüfen bulunca,hemen makinamı kapıp çektiğim,evinin resimlerini bir "anma" olarak burada yayınlamak istedim.belki  benim gibi başka merak edenler de vardır :)

Barış Manço.. Moda, 81300  İSTANBUL...


Salı, Şubat 02, 2010

Gönülçelen..Salinger ve Seymour Bir Giriş..

Yıllar önce bir kahraman tanıdım:o yarıkendimle özleştirdiğim,en bunalımlı yıllarımda ruhuma eşlik eden bir başucu kitabının isyankar kahramanı,Holden Caulfield'dı.Kitabın adı,Gönülçelen tabi ki..[yeni çevirisinde Çavdar Tarlasında Çocuklar]. onu okuyup da, ondan vazgeçemeyen,en azından bir an bile olsa ona kendini kaptırmayan bir kitapsever var mıdır?..

Salinger adını bir dosttan öğrenmiştim,sonra yakın çevreme yaymıştım namını..ve böylece Salinger'in hayran kitlesi çemberi kendine yeni tutsaklar yaratarak genişlemeye devam etmişti..
biz tutkuyla okuduk,okuyoruz.kendimizi bulduk daha hala buluyoruz..Onun bu dünyadaki yolcuğu artık son bulmuşsa da sanırım bizler uzunca bir süre daha onda kendimizi bulma ya da  kendimizi arama yolculuğuna devam edeceğiz kitaplıklarımızın baş köşesinde duran kitaplarında..

Salinger,benim için gizemin,özlemin,eski bir şeylerin hiç eskimeden saklı kalanlarının sembolu olarak kalacak hep; tıpkı bir büyü gibi...

sudaki turuncu balık,hoşçakal.

Pazartesi, Şubat 01, 2010

Ahhh,şu Osmanlıca!...

çocuklar gibi şenim seyirci! :)) kendimi derslerimden uzak tutmak için hiç çaba sarfetmesem de onlar beni bırakmıyor bir türlü,zira belli olmayan sınav sonuçlarım vardı ve ben merakla sonuçları bekliyodum,nihayet öğrendim kalacam derken bütün derslerimden geçmeyi başarmışım!:)) bir ilkokul çocuğu gibi sevinçliyim! :))) bizim dersler ne zordur bilmezsin sen seyirci!..ama çok şükür ki bir dönem daha düşmeden kalkmadan geride kaldı.. :P
bu  çocuksu sevincimi de sizinle paylaştığıma göre konuyu değiştirebilirim;bugünlerde Osmanlıcaya fena halde takmış vaziyetteyim..elime geçen tüm eski metinleri okumak için çırpınıyorum,dedemin kitaplarını karıştırıp eskiyazı bir kitap bulunca havalara sıçrıyorum;okumakta her ne kadar çok başarılı olamasam da ilgimi çekiyor Osmanlıca metinler.sizde buna olan ilgimi  fark etmişsinizdir blogumdaki slayttan :) kendimi bu konuda geliştirmeye çalışıyorum ne işime yarayacak bilemiyorum ama işte,merak bu!kitap metinlerini ve Türkçe kelimeleri okumak her zaman daha kolaydır ancak araya Osmanlıca,Arapca,Farsça kelime ve tamlamalar girince iş biraz karışıyor hele bir de metin el yazmasıysa görün bendeki sinir krizini..bu kriz metni okuyamamaktan ötürü ortaya çıkan bir kriz tabi ki!resmen boğuşuyorum kitapla eviriyorum yok çeviriyorum yok,okuyamıyorum! :(  bende şimdi inatla üzerine gidiyorum bu işin;elimden kurtulamicaksın Osmanlıca!haa tabi bir de Osmanlıca yazmak var ki onu hiç sormayın derim o iş okumaktan daha  bi karışık,üzerime gelmeyin;okumayı bi tam olarak çözeyim,sıra yazmaya da gelecek!
Osmanlıca meraklılarına saygılar efendim .. :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails