Pazartesi, Ağustos 31, 2009

İnsanlar bu blogları niye yapıyor yahu?!

bak işte bunu da anlamadım seyirci!niye anlamıyorum yaa,ben aptal mıyım?!biri geliyor aşk hayatından,yataktaki fantazilerinden,sevgilisini ya da onun gibi bişeysini nasıl götürdügünden,tenhada nasıl sıkıştırdığından,özel hayatının aslnda kimseyi ama kimseyi ilgilendirmeyen en ücra köşelerinden rahatça bahsediyor ve ne hikmetse bunlar da baya iyi pirim yapıyo blog aleminde?!sonra biri geliyor o konuda bu konuda ahkam kesiyor,ona buna döşüyor,tamam abi yap,döşe seni bir nebze anlarım;biri geliyor egosunun nasılda tavan yaptıgından,kendini ne kadar da sevdiginden bahsedip,tanıdıgı tanımadıgı insanlara bunu ispat yoluna gidiyor herrrr türlüü!...başka biri geliyor,ona buna akıl veriyo insan ilişkileri,kadın erkek ilişkileri ve daha nice ilişki hakkında..yahu kardeşim bu kendini ispat kaygısı,bu içini dökme,boşaltma,arındırma,saga sola reklam yapma kaygısı nedir?!tamam,belki böyle rahatlıyosundur ne bileyim egonu yükseltiyosundur,veya kendini böyle tatmin ediyosundur,mutlu olmaya rahatlamaya çalışıyosundur da biraz abartıyor olabilirmisin acaba bunları yaparken?!isteyen okusun,istmeyen okumasın tabi..bu da beni ilgilendirmez o da ayrı ama işte ben bu blog mantıgını,işlevini anlayamadım abi..bir blog bu amaçlar için mi açılır yoksa her türlü amaca hizmet mi eder,tamam bu bir günlük adı üstünde herkes canının istedigini yazar-da....bu mudur?yok abi ben anlamıyorum!

Pazar, Ağustos 30, 2009

Üstümde tuhaf bir yük var!...

Evet seyirci,üstümde tuhaf bir yük var...bir şeylerin ağırlığı var üzerimde ama ne oldugunu hala çözemedim?..tatilin bitip hızlı ve yorucu bir temponun yeniden başlayacak olması mı,evimden,ailemden ayrılacak olmam mı,yoksa biraz daha yaşlanıyor olmam mı bilemiyorum..ama bir yük var işte belki de ramazanın getirdiği uyuşukluk halidir kim bilir?.yahu kardeşim ben aslında boş boş oturmak istemedim ki!ne güzel bir sürü kitap okuyacaktım,ders çalışacaktım vs. ama yok yani yapamıyorum,olmuyor!biri bana büyü mü yaptı nedir Aaa!bir de şu blogu açtım üzerinde çalışırım;vay efendim edebiyattan döktürecektim aman da kendi yazıtlarımı pardon yapıtlarımı ortaya koyacaktım..pööhh!ortaya koya koya kardeşim,iftar sofrasındaki iftariyelikleri koydum!!ayıptır söylemesi nerdeyse"her güne bir tatlı "şeysine girdim.yani kendime ölee bi amaç belirlemiş gibi oldum kendiliğinden ve böylece ortaya ancak; tavukgöğsü,irmik tatlısı,bilmukabil sütlü irmik tatlısı gibi {övünmek gibi olmasın:) }nefis tatlar koydum işte senin anlayacağın...bu da böyle bir durum işte..üstüne üstlük bu akşam ne oldu dersin seyirci?!iftardan sonra;arkadaşlarla sürekli takıldığımız  biricik mekanımız olan millet bahçemizde çay içmeye gittik efendim..daha oturduk-oturmadık derken şşaaaappppıırrttt!!diye bir sesle irkildim!ne oldu dersiniz?!bahçedeki ağaçlara tünemiş ve karanlıkta seçilmeyen,haddini bilmez bir kuş tarafından gafil avlanmak suretiyle hayvanatın pisliğini üzerimde buluverdim!!yaniii olacak iş miydi şimdi allaaseen?!bir de benim şansımadır muhtelif aralıklarla bu olay benim "üstüme-başıma" sürekli ceryan etmektedir nasıl oluyorsa onca kişi içinde??!arkadaşlar sağolsunlar beni şanstır yok efendim kısmettir falan gibi saçmalıklarla teskin etmeye çalıştılar da olayın şokunu atlamam fazla uzun sürmedi.dedim ya zaten alışığım ama oraya gitmekten beni bu tür olaylar hiçbir zaman caydıramamıştır,caydıramayacaktır :)) işte böyleee seyirci...bir pazar gününün de böylece sonuna geldik.yayında ve yapımda emeği geçen herkese teşekkür eder,iyi geceler dilerim.

FINDIKLI BİR PAZAR GÜNÜ

Merhaba sayın seyirci,sıkıcı bir pazar gününden sesleniyorum size..ramazan dolayısıyla zaten kapalıyız,bir de günlerden pazar olunca  hayat hepten off moduna geçiyor buralarda kardeşim!.naaptın bugün abi?hiç!şöyle ki saat bir de kalktım kahvaltısız bir güne..sonraa efendime söyleyeyim evin içinde dolandım durdum öle boş boş.sonra biraz bir şeyler okudum,notlar aldım.yattım yuvarlandım aman yarabbi o da ne?zaman bir türlü geçmiyor!kardeşim yıllardır su gibi geçip giden,arkasından koşturmak için perişan olduğumuz,yitirdiğimize acıdığımız ,üzüldügümüz onca kayıp zaman ekranda kayıp giden oyuncu adları gibi öleeee melül melül geçerken,sanki bu aralar o durmaz zaman durdu ve ne olduysa oldu...dogal olarak hayat da tabi!ya da en azından bana öyle geliyor..ya da benim hayatımda şu aralar bir durağanlık var bana bu yüzden zaman durmuş gibi geliyor?!anlamadım kuzum..benim gitmem gerek seyirci..niye diye sorma!zira buralarda fındık mevsimidir,toplamadır,kurutmadır,seçmedir kaldırıp bi daha toplamadır ve işler seni bekler buralarda bir çocuğun kardeşini beklemesi gibi!amma şiirsel ve duygusal oldu :)
yani sözün özü seyirci işim var,fındık işi..gidip onlarla kucaklaşmak,tarihin seyrine başka bir yorum katmak,fındıgın seyahatine ben de katkıda bulunmak zorundayım..hepinize fındıklı mamülleri iyi tüketmeler diliyorum,afiyet olsun :)

Pazar, Ağustos 23, 2009

NOKTÜRN YAZISI:SisLerin içiNde RastGele bUluşuYoruz..





"Ellerim senden ötelere uzanır,seni yakalayamam bir türlü...."


Ne güzel bir gece yine sislerin ötesinden çıkıp gelen..bir şey vaad eden ama ne olduğu bilinmeyen karanlık perde,perdelerin en güzeli;gece..binbir hayatın arka planında kalan pek çok şeyin gizli saklı kaldıgı anların canlandıgı bu simsiyah perdede bir rol de bana verdiler..ben bu rolü en iyi şekilde oynamak için elimden geleni yapıyordum.tamam oscarlık bir oyun sergileyemedim ama "en iyi yardımcı kadın oyuncu" ödülünü hak ettiğime inanmıştım ki,bu trajikomik oyunun bilmem kaçıncı perdesinde, bambaşka bir rol için yazıldığımı gördüm bu gece;ben sislerin ötesinden uzağa uzanmak istedikçe senarist ve dublörler her şeyi alt üst edebiliyorlardı işte böyle!..en yakın,sana en uzak olabiliyor bir anda.perdeler alkışlar için kapanırken kimin kimden rol çaldıgına bakmaksızın gece aydınlığa kavuşuyor ve belki başkalaşan bu role uyum sağlamak için çok sancı çekiliyor..hepinize iyi seyirler..

Cumartesi, Ağustos 22, 2009

blogumun bir ödülü var :)



Eveet,benim henüz taze acemi eseri blogum bir ödüle layık görüldü efendim..beni bu ödüle layık gören "bevren"e teşekkür etmek istiyorum.bevrenin güzel bloguna http://bevren.com adresinden ulaşabilirsiniz.bu ödül olayı insanı çok fena gaza getiriyor ve mutlu ediyor birilerinin seni takip ettiğini,okudugunu,begendigini bilmek güzel..

Bu ödülü kazananların yapması gerekenler ise şöyle:

1) Sizi ödüllendirene teşekkür edin.
2) Sizi ödüllendirenin blog linkini yayınlayın.
3) Ödülün logosunu yayınlayın
4) 7 yaratıcı blogeri ödüllendirin
5) Bu 7 bloğun linklerini yayınlayın
6) Ödellendirdiklerinizi bundan haberdar edin
7) Kendiniz hakkında 7 ilginç şey yazın.


sanırım ben de 7 bloger yazamayacagım buralarda henüz yeni olduğum için zaten çok fazla takip etme şansım olmuyor ama begendiğim bir iki blog var memnuniyetle onlarla bu ödülü paylaşmak isterim :)

Neslihanın çikolata fabrikası http://neslihanincikolatafabrikasi.blogspot.com/
Bevrenin günlüğü http://bevren.com

Vee,sıra geldi hakkımdaki 7 ilginç maddeye;

1- Sanırım şuan hakkımdaki en ilginç şey o kadar seneden sonra ikinci kez üniversitede okuyor olmam.yani bu yaşta bir üniversite öğrencisiyim..bu arada öyle açıkögretim falan değil haa! :)

2- İlhan İrem'e aşk denebilecek kadar büyük bir tutkuyla bağlıyım.

3- Takıntılı biriyim garip takıntılarım var ama sanırım en en ilginci bazı tatları karışıtırıp yiyememek.örn.;sütlaç sevmem çünkü sütle pirinci aynı tencerenin içinde düşünmeme beynim izin vermiyor!

4- Tıpkı bevren arkadaşım gibi ben de çok acayip önyargılıyımdır.Tam da onun anlattıgı gibi ilk görüşte tepki! :)

5- Hepsini okumaya ayıracak vaktim olmasa da deli gibi kitap,dergi vb şeyleri alma,onlara ne olursa olsun sahip olmak gibi bir deliliğim vardır.

6- Bu biraz kadınca bir şey;yazın ayak tırnaklarıma oje sürmeden dolaşmaktan nefret ederim!

7- Çok unutkanım o kadar ki bazen sağıma dönsem solumdakini unutuyorum ve bu unutkanlıkla bu okulu nasıl okuyacağımı çok düşünüyordum ama şimdilik fena gitmiyor.

İşte böyle..





Çarşamba, Ağustos 19, 2009

EYLÜL'e doğru..

iştee bir eylül ayına daha girmek üzereyiz..eylül ayı demek sonbaharla birlikte gelen telaş,okul,sınav,kayıt,harç,kitap,defter vb. şeyler demek..birçoğumuzun aklına ilk etapta bunlar geliyordur eminim :) ama benim için bir manası daha var;doğum günüm!Eee yaş yavaş yavaş kemale erdi be sayın seyirciler!..geldik gidiyoruz yani!zaman ne kadar da çabuk geçti yahu?..ve biraz da boşa geçti be seyirci!...
kısa ama güzel bir istanbul seyrüseferinden sonra evimdeyim;aklımda eylül..güzel,serin,sarı,huysuz ve tatlı eylül..şimdi kitap okumak zamanı..şimdi geçmişi geleceğe kavuşturmak zamanı..şimdi biraz umut zamanı..artık usulca eylül zamanı..yeniden doğmak;yeni olmak zamanı..ve biraz da şiir zamanı..

eylüle kayan bir yıldızım,
ayakları yere basmayan haylaz bir yaprak.
savrulup durdum bunca zaman
aradığım sadece bir sığınak..

Cuma, Ağustos 14, 2009

"BİZ"DEN ALINTILAR

bu gece vakti yine uyku tutmadı..bende sizlere çok sevdiğim bir dostum sayesinde haberdar olduğum bir kitaptan bahsetmeye karar verdim: "Yevgeni Zamyatin-BİZ"..bu kitap fantastik tarzın ilk örneklerinden."distopik"bir geleceği konu almış..yani ütopya karşıtı.insanların adı yok,sadece numaraları ya da sayıları mevcut.bir nevi barkod gibi!insan bu gelecekte sayılardan ibaret bir"BİZ"e dönüşmüş..okumanızı tavsiye ederim.bende yeni başladım ama etkilendiğim yerlerinden alıntıları yazmak istedim:

"Biz,milyonlarca biz,her sabah,altı-teker şaşmazlığıyla aynı saatte ve aynı dakikada,yekvücut uyanırız.Milyonlarca biz,aynı saatte çalışmaya başlarız.Daha sonra,milyonlarca biz, yekvücut, dururuz.Ardından milyonlarca ele sahip tek bir beden gibi,çizelgenin gösterdiği anda kaşıklarımızı ağızlarımıza götürürüz..."
&&

"Mutluluk kesrinin paydası sıfıra indirilir ve kesir artık muhteşem bir sonsuzluktur."

&&

".......solumdaydı;sağımdaysa tanımadığım iki Sayı vardı:bir kadın ve bir erkek."

Cumartesi, Ağustos 08, 2009

isTaNbulda..

merhaba..istanbuldayım.bu güzel şehri ne kadar özlemişim..daha geleli birkaç saat oldu ama bu şehrin havasını solumak bile kendini ona kaptırmaya yetiyor..sanki hiç gitmemişim gibi,sanki hep burdaymışım gibi..sanki şehir beni tanıdı,sanki ben hep buraya aittim.. istanbul birkaç günlüğüne bile olsa tadını çıkarmaya geldim. :)


DİKKAT!acemi bir blogcu olarak kör topal bir şeyler yapmaya çalışıyorum ama beceremediğim şeyler var,bu konuda deneyimli olan arkadaşlardan yardım bekliyorum! :)

Çarşamba, Ağustos 05, 2009

MİSAFİR ODASI

Salondaki kırk kalpler sokağı hep ömür boyu yapılan yanlışlar gibi bizi buluşturdu yedinci kattaki üçüncü dairede.her zili basıp kapıyı açan tanıdık sima karşıladı yüzümüzü.girer girmez seyrettiğimiz aynanın önünde.adımımızı attık girdik içeri tereddütsüz..kimi yüzler vardı(olurdu)salonda solmuş.kimi bize dikerdi gözlerini,kimi tıpatıp bize benzerdi kırık kalplerimizin atışı kadar..biri bir şeyler ikram eder,bir diğeri efkar dağıtsın diye sigara tutardı kırık kalpler sokağının salonunda.biz hep aynı buruk,acı içkiyi içerdik.acımız bir öncekinden daha eksik kalmasın diye..bergamut kadar severdik işte.çaylar da gelirdi birazdan.biz hiç acele etmezdik kalplerimiz tamir olunsun diye..bir çay içerdik,bir tane daha..sonra bir çay daha..salon dolup taşardı biz içip içip,tükendikçe..sessizliğin kalabalığından boğulurduk ya bazen bu kadar çok olan başka bir şey var mı diye sokağın çıkmaz,çıkılamaz duvarlarına ağlardık!..bedenlerimiz derdimize dar gelir de sağımızı solumuzu kanatmadan dönemezdik geriye..(bedenlerimiz genişler mi bir yol bulup?)sığındığımız salondu...o salonun misafiri olduk.misafirlerin odalarının kutsallığına ait ne varsa biz de onlar gibi olurduk hatta demirbaşlar listesi kadar dokunulmazdık..aralarında bazen kıranların da orada olduğunu görürdük..hangi acıdan hükümle geldilerse...

Pazar, Ağustos 02, 2009

merhaba sevgili okurlar,tabi eger beni oralarda bir yerler de gerçekten okuyan birileri varsa! :)
saat gece 03:15.biraz dergi falan karıştırıp,uyku bastırınca yatmıştım ama yatağa yatınca ne hikmetse uyku falan kalmadı!bende kalkıp bilgisayarı açayım dedim..blogumu açtım sonra..bir şeyler yazmak istedim.gece ne kadar güzel..ne kadar belirsiz ve aynı zamanda ne kadar da korkutucu degil mi?..insan yatagında kendiyle bir başına kalınca düşünecek ne çok şey buluyor geceleri..tabi bunun sonucu olarak da uykusuzluk başlıyor!olsun.. ben geceleri seviyorum beni hep korkutmuş olsa da..hayat gece başlasa diye düşünürüm bazen..öyle olsun ki geceler bu kadar ürkütücü,bu kadar düşündürücü hatta bazen acı verici olmasın...kimimiz için böyle hayatlar vardır belki de..var evet muhakkak;hayatın geceleri başladıgı hayatlar..
gecenin tadı en çok,evde herkes uyuyunca çıkıyor!sessizlik,karanlık,uykunun agırlıgı altında uyuyanların sesi nefesine karışırken odamda binlerce seyahate çıkıyorum uçsuz bucaksız hayal aleminde..bazen gelmişten,bazen,geçmişten bazen de gelecekten hayaller belli belirsiz gözlerimin önüne geliyor ve ben o hayalleri terk edip uyumak istemiyorum..çocukluga,gençlige,mutluluga dair ne varsa hep orda!..bu gecenin özeti ne bilmiyorum ama şimdi içimden en sevdiğim şiirlerden birini yazmak geldi!sizlerle paylaşmak isterim.hepinize mutlu geceler..

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails